Tükürük Bezi Endoskopisi
Tükürük bezlerinin ağız içine açılan kanallarına ç...
Tükürük bezi taşlarının tanısında ilk aşama hastanın verdiği hikâyedir. Taş olan hastalar yemek sırasında özellikle tükürük salgısını artıran ekşi ya da acı gıdalar ile kulak önünde ya da çene altında ağrılı şişlikler oluştuğunu ve yemek sonrasında bu şişliklerin azalarak kaybolduğunu ifade ederler. Tükürük kanalları içinde oluşup yavaş yavaş büyüyen taşların kanalları tıkamaya başladığı erken dönemlerde tükürük salgısını artıran durumlarda izlenen ve takiben hızla kaybolan şişlikler tıkanıklığın artması ile daha sık ve uzun süreli olmaya başlar. Taş olan tükürük bezlerinde sıklıkla iltihaplanmalar da oluşur. İltihap ile beraber ateş, ağrı, tat duyusunda değişiklik, tükürük bezi kanalından iltihap gelmesi, tükürük bezi üzerinde ciltte ısı artışı ve kızarıklık, boyunda lenf bezi büyümeleri gibi bulgular izlenir.
Tükürük bezi taşı olan hastaların muayenesinde tükürük bezi kanallarının ağız içine açıldığı noktaların (punktum) bezler üzerine dışarıdan masaj yapılırken izlenmesi ile kanaldan genellikle koyu kıvamlı, zaman zaman içinde parçacıklar içeren ya da iltihaplı tükürük salgısı geldiği görülebilir. Hastalarda bir el ağız içinde bir al boyunda ya da yanakta olacak şekilde iki elle muayene ile özellikle tükürük kanallarındaki birkaç milimetreden büyük taşların hissedilmesi mümkün olabilmektedir.
Tükürük bezi taşları %80-90 oranında röntgen ile görülebilen yapıda olduklarından direkt grafi olarak adlandırılan standart röntgen filmleri ile saptanmaları çoğu zaman mümkün olmaktadır.
Sialendoskopi teknolojisinin kullanılmadığı dönemlerde taşların tedavisinde hemen her zaman ağız içinden tükürük kanalının kesilmesi ya da taş olan tükürük bezinin ameliyat ile tamamen çıkartılması yöntemleri uygulandığından taşın varlığının bilinmesi tedavinin planlanması için yeterli olmaktaydı. Standart röntgen filmleri ile kesin tanı konulamayan hastalarda hem tükürük bezinin ve kanallarının durumunu değerlendirmek hem de tanıyı kesinleştirmek için tükürük kanallarına ağız içine açıldıkları yerlerden röntgende saptanan maddeler (kontrast) verilerek çekilen sialografi filmleri en önemli tanı yöntemi olarak kabul edilmekteydi.
Günümüzde hem tanısal hem de tedavi amaçlı olarak önemli faydalar sağlayan sialendoskopinin kullanıma girmesinden sonra minimal invaziv ve tükürük bezini koruyucu yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. Bu nedenle yapılacak müdahalenin planlanmasında taşların boyutların, sayısının, yerleşim yerlerinin aynı zamanda tükürük bezi dokusunun ve tükürük kanallarının durumunun daha detaylı değerlendirmeyi sağlayan ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve özel durumlarda MR (Manyetik rezonans) tetkikleri tercih edilmektedir.
Sialendoskopi ise tedavi amaçlı kullanımı yanında tükürük kanalları içindeki darlıkları ve diğer yöntemlerle tespit edilemeyen taş, koyulaşmış salgı ve artıklara bağlı tıkaç gibi problemlerin teşhisinde ve tedavisinde önemli faydalar sağlamaktadır.